Hollywood Sinemasının İthal Kültür Ürünü Mü?
Bir Kill Bill İncelemesi
Bu yüzyıl iletişim çağı olarak
nitelendirilirse herkesçe kabul görmese de yadırganacak bir isim koyma çabası
da olmayacaktır; İletişimin yaygınlığı
ve büyük etkinliği yadsınmayacak kadar ortadadır çünkü. İşte bu geniş denilebilecek “ama eşit değil”
iletişim imkânları büyük bir etkileşimi de beraberinde getirir ve günümüz dünya
insanları hiçbir çağın yaşamadığı kadar birbirleriyle iletişim imkânlarıyla
donatılmış bir nesildirler aslında. Böyle bir konjonktür elbette, olgun tatlı
meyvelerini verir ve kültürel etkileşimle işlenip üretilmiş birçok sanat eseri
bu çağın birer ürünü olarak kendini gösterir.Analizini yapmaya çalışacağımız
sinema eseri de işte böyle bir etkileşimin meyvesidir bizce. Yeterince olgun ve
tatlı mıdır peki? İşte asıl mesele tam da budur.
O Ren Ishii (nağm-ı diyar Cotton
Mouth) ile baş kahramanımız ölüm
makinesi Gelin (yeminini etmeden önce ki kod adıyla Black Mamba) birinci
bölümünün sonunda beklenildiği gibi karşı karşıya gelmiştir işte, birbirlerine
saldırırlar ve ilk darbe O Ren Ishii’den gelir. Gelin sırtına ciddi bir kılıç
darbesi almıştır ve düşmanı alaylı bir şekilde ona bakarak “beyaz Amerikalı kız
samuray kılıçlarıyla oynamayı seviyor.” der. Bu sahneye tekrar döneceğiz ama bu
sahne ve devamı hem filmin oluşturulma mantığını hem gerçekle ironik bağını
anlatmak için güzel bir çıkış noktası.
O-Ren Ishii ile Gelin'in Nihai Savaşı: Kill Bill Vol-I |
Kendine has bir üslubu ve
orijinal bakış açısıyla bir çok yönetmenden ayrılsa da Hollywood bacasız
sanayisinin bir üreticisi olarak yönetmen Quentin Tarantino, samuray kılıçlarıyla mı oynamak
istemiştir sadece bir mistik doğu hayranı beyaz olarak? Aslında bunu direkt
olarak söylemek kesinlikle Tarantino için büyük bir haksızlık olacaktır. Hiç
bir şey olmasaydı bile başta bahsettiğimiz kendine has üslubu ve orijinal bakış
açısı sanıyoruz ki sinemasal nitelik açısından ortaya kötü bir film çıkmasına
zaten izin vermeyecekti fakat bunların yanında yönetmenin yıllarca beslendiği
Wuxia’lardan tutunda Japon animelerine ordan sinemasının alamet-i farikası
istismar filmlerine kadar tüm bu sinemasal kaynakları onun ironik bakış açısı
ile vahşet ve mizah yüklü tuhaf dünyasıyla birleşince ortaya sinema tarihinin
en curcunalı seyirliklerinden biri çıkmıştır zaten.
Etkilendiği kültürler ve
yapıtlarını özel olarak biraz daha irdelemek gerekirse en temelinde bir intikam
hikayesi olan Kill Bill 1973 yapımı Toshiya Fujita filmi Lady Snowblood’dan
oldukça etkilenmiştir. Bunun yanında kullandığı anlatım teknikleri, diyaloglar,
karakterler ve kostümlere kadar her şey de Uzakdoğu dövüş filmlerinin tanıdık
halesini hissetmek hatta açıkça verildiği için direkt olarak fark etmek mümkündür.
Bunun yanında karakterlerinin sadece performansları değil inşalarında ki abartı
onları tipleşmeye yaklaştırmış; sıkı aralıklarla serpiştirilmiş ironik ve hatta
absürt diyaloglar ve durumlar birleşimi bir Tarantino evreninde olduğunuzu açık
seçik zaten size hissettirmiştir.
1973 Yapımı Lady Snowblood Kill Bill'in atalarından. |
Tüm bu Uzakdoğu kültürü referans
ve alıntılamalarına rağmen Kill Bill, sinemasal gerçekliğinde ki sosyal evreni
içinde tam bir Amerika atmosferine hakimken yine sinemasal gerçekliği içinde
tüm bu kültür karmaşasına bir Amerikan kimliğiyle dahil olmaktadır. Gelin,
Hattori Hanzo kılıcıyla Amerikalı beyaz bir kadındır. Ve tüm karakterlerde
Amerika evrenine gayet realist “filmin realiteye
izin veren atmosferi nispetinde” ve organik bağlarla bağlanmış durumdadırlar.
Tespitini yaptığımız
“eleştirisini değil” bu Amerika atmosferi ile iç sinemasal evreninin üstte
bahsettiğimiz unsurlarıyla örülmüş Tarantino kokusu, yine üstte açıklamaya
çalıştığımız Uzakdoğu kültür ve mitleriyle bezenmiş karakterleri ve kotarılmış
dokusuyla Kill Bill sinema tarihinin modern kült yapıtlarından biridir bizce.
Ve son söz olarak en başta ki küçük sahnemizi tamamlamak yazıyı istediğimiz
zemine oturtacaktır sanırım.
Tarantino Kill Bill Vol. I in setinde Uma Turman'a Direktif Verirken |
Gelin’in samuray kılıcının tüm
gücü ve maharetiyle O Ren Ishii’ye saldırıp onu bacağından yaralaması aslında
onun “ samuray kılıcıyla oynayan” alelade bir beyaz olmadığını Ishii’ye nasıl
kanıtlamış ve ona özrünü diletmişse bu filmin ulaştığı yetkinlikte
Tarantino’nun her gördüğü güzele çıkarcı bir ayran gönüllülükle göz süzen bir
Hollywood yönetmeni olmadığını tüm dünyaya aynı şekilde kanıtlamıştır. Ama bu
yanlış anlaşılma için bir özre gerek var mıdır? Varın buna da siz karar verin…
Kill Bill Vol. I Fragmanı
Kill Bill Vol. II Fragmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder