Ben büyük bir vatan hainiyim.
Benden büyüğü olamaz!
Firarı düşünenler 198 parçaya
ayrılacaklar!
Ardından duvar boyası haline
gelinceye kadar çiğnenecekler.
Her kim bir mısır tanesi fazla yer
ya da bir yudum fazla su içerse
155 yıl kilit altında tutulacak!
Eğer ben, Aguirre, kuşların
ölüp, ağaçlardan düşmelerini istersem
kuşlar ölüp, ağaçlardan düşecekler.
Ben Tanrı'nın Gazabıyım!
Bastığım yer, beni görür
ve titrer!
Fakat beni ve nehri her kim izlerse,
muazzam zenginlik kazanacak.
Ancak, firar edenler...
1500’ler Amerika kıtası, coğrafi keşiflerle sayıları
gittikçe artan konuklarını ağırlamakta. Aguirre’ninde bir ilham kaynağı olarak
sıklıkla bahsettiği gibi Meksika keşfedilmiş. Herzog’un kamerasının muhatabı
küçük grubumuzun kızıl elması ise El Dorado adında altın zengini olduğu
belirtilen bir şehir ve onun fatihi olma şerefi.
Filmin
konusunu bu kadar resmi ve gerçek olaylara sadık kalınmış gibi açıklamış olsak
da aslında filmin gerçek olaylardan esinlenmesine rağmen bundan ötesini de
yapmadığını eklemek yerinde olacaktır. Örneğin dış ses anlatımıyla olayın onun
günlüklerine dayandırıldığı rahip Gaspar de Jalvacal bu tarihlerden çok önce
bölgeye gitmiş aslında.
![]() |
Filmin hikayesi 1500'ler Amerika kıtasında geçmekte. |
Filmin
başında ki Kızılderili kölelerden ve İspanyol askerlerinden oluşan grup
arazinin zorluğu dolayısıyla keşif için daha küçük bir gruba ayrılmak zorunda
kalıyor ve asıl hikâyede bundan sonra başlıyor. Grubun komutanlığı Don Pedro de
Ursua’ya verilse de; asıl kahramanımız Don Lope de Aguirre bu küçük grupta
etkinliğiyle Ursua’yı saf dışı bırakarak egemenliği ve istediğini yapmak için
gerekli olan gücü eline alıyor. Zaten tüm bu film evreni içinde asıl anlatım
nesnesi de Aguirre’den başkası değil bir bakıma. Hikâye inşasını tamamlamış ve
seyircisini atmosferine aşina kılmış film, bundan sonra asıl meselesine
odaklanıyor gibi: Aguirre’ye…
Aguirre amaçlarını gerçekleştirmek için ilk Ursua'yı saf dışı bırakıyor. |
Herzog’un
sonraki birçok filminde de beraber çalışacağı Klaus Kinski tarafından
canlandırılan Aguirre, en kısa ifadesiyle; aşırı rahatsızlık verici rahatsız
bir karakter. Sarı saçları ve mavi gözleriyle soğuk ve tekinsiz dış görünüşü,
tuhaf jest ve mimikleri ve de en önemlisi kendini açtıkça tüyleri ürperten
fikirlerinin peşinden her şeyi ezip geçebilecek kişiliği… Grubun ayrılmasıyla
kısa bir sürede yönetimi ele alan Aguirre asıl amacına: El Dorado’ya ulaşmak
için gerekli olan yolculuğu başlatıyor. Filmin açılış sahnesinde daha en
başından vurgulanan doğanın zorlayıcı koşulları ile yerlilerin ara ara
grubumuza vermiş olduğu rahatsızlıklar herkesi canından bezdirecek hatta son
kertede aklını yitirtecek bir noktaya sürüklerken; sadece Aguirre’yi ve sahip
olduğu amaca iradi bağlılığını hiç ama hiç etkilememektedir. Aşırı megaloman
kişiliği, topluluğa ara ara verdiği tüyler ürpertici nutuklar dışında pis
işlerini yaptırdığı Perucho’ya verdiği emirlerde de aşırı bir edebileştirmeyle
zemin bulurken; kişiliğinin rahatsız ediciliğini sağlayan saç ayaklarını şu
şekilde sıralayabiliriz:
Aguirre tüm film boyunca irite ediciliğini koruyor. |
Amaca giden yolda her şeyin mubah
sayılması ve tereddütsüz uygulanması.
Amaca
hizmet etmeyecek bir şey canlı bile olsa asla dikkate ve değere tâbi olmaması
(ki burada Aguirre’nin duygusal bir değer biçtiği kızının bile filmin sonunda
söylediklerinden anladığımız üzere gözünde ki değeri mutlak amacıyla
ilintilidir.)
Kati bir
irade, keskin bir zekâ ve üstün bir kabiliyet (bir kabiliyetsiz veya aptal
yeterince güçlü olamayacağından şüphesiz ki rahatsız olmaya değer bulunmazdı.)
Ve tüm
bunları sarıp sarmalayarak bizi etkisi altına alan ruhsuz çılgınlığı.
Sonuncusu
öylesine baskın ki üçüncü maddede saymış olduğumuz özellikleriyle bir deha
olarak addedilebilinecekken bu baskınlık kesinlikle onu çılgın kategorisine
yerleştirmektedir. Bu yargıya destek olarak tuhaf vücut dilinin belirtilmesinin
bile yeterli olacağı kanaatindeyiz. Tam burada Aguirre’ye kabuğunu ödünç veren
Klaus Kinski’den de bahsetmek yerinde olacaktır. O dönemin en ilginç
aktörlerinden biri olan Kinski, fevri ve çılgın kişiliğiyle kabul ettiği
filmleri yarıda bırakmasıyla ünlüyken birçok yönetmenin onunla çalışmaya
cesaret edemediği bilinen bir gerçek. Yönetmeninin de çok makul olmadığı, set
koşullarının ise bu kadar zorlayıcı olabileceği bir mekânda çekimi yapılan
böyle bir filmde ise problemler yaşanmadığını söylemek çok mümkün değil ki
öylede olmamış ve efsaneleşen zorlu çekim maratonuyla Aguirre Wrath Of The God
bir kült olmayı başarmıştır. Halefi olarak nitelendirilebilinecek Apocalypse
Now’da (Coppala, Apocalypse Now filminde Aguirre Wrath Of God’dan ilham
aldığını belirtir.) hem film içeriğinde hem çekim sürecinde selefini takip
etmiş ve bir efsaneye dönüşmüştür.
![]() |
Apocalypse Now, Aguirre Wrath Of God'un etkilediği önemli bir filmdir. |
Aşırı
dominant ve diktatörlüğü de aşan yöntemleri, Kızılderili’lere verdiği değerle ispat
edilen ırkçı prensipleri, arî ırk yaratma ideali ile Aguirre bir Hitler
portatifi olarak da yorumlanabilmiş iken tüm bunların katkısıyla sinema
tarihinin en uçuk, en sağlam ve en çarpıcı karakterlerinden biri olarak
nitelendirilebilinir.
Filmin Fragmanı
Filmin En Etkileyici Sahnelerinden Biri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder