Soygun
sonrası; garabet, yağmurlu bir hava, tekin olmayan bir arazi.. arabadan inen
ilk kertede sadece ayakkabılarını görebildiğimiz siyahlı bir adam. Yerler
yağmurdan çamur içinde. Adam ilerlerken bir süre daha ayaklarını göstermeye
devam ediyor kamera ve tamamen istem dışı bekliyoruz, fakat adamımız oldukça
dikkatli ve paçalarını çamura bulaştırmadan yürümeye devam.. Kamera yukarıya
doğru çıkıyor ve bizde Jackie’yi takibe devam ediyoruz. Elinde ki gazeteyi
kendine kalkan yapıp alabildiğince yağmurdan korunmaya çalışarak ilerliyor,
ilerliyor ve bir arabanın kapısını açarak içine giriyor.
Jackie
ile ilk kez karşılaştığımız bu sahne film ilerledikçe daha anlamlı hale geliyor
ve onu tanımak için barındırdığı ipuçları birer birer kendini açıyor. Daha sonra
bu sahneye tekrar döneceğimizi belirterek kısaca filmden ve onun olay örgüsü
bağlantısında sabırla tasvir ettiği karakterimizden bahsetmek yerinde
olacaktır.
Kibarca
Öldürmek en temelinde bir suç hikâyesi; işlerinin ehli ağır Amerikan
ağabeylerinin örtülü kapılar arkasında yaptıkları küçük iş toplantıları ve bu
toplantılar sonucunda patlayan silahlar silsilesi hikayemizin aksiyon
dönemeçleri. Elbette türünün diğer örneklerinden ciddi şekilde ayrıldığı
yönleri de bu filmi farklı kılan en önemli özelliği. Her şeyden önce bu film
janrın tüm klişeleriyle anlattığı ana hikâyesini bir arka plan olarak
kullanarak ayrıntılara inildiğinde açık açık ekonomik kriz içinde ki bir
ülkenin; daha ötede kapitalist bir sistemin bilinçlerini şekillendirdiği
kişilerden oluşan bir ülkenin tasviri. Jackie’de işte bu ülkenin ve şartlarının
ürettiği toplumunun içinde yaşayan organik bir parçası fakat ilginç bir
parçası…
Russel filmin ilginç karakterlerinden bir tanesi |
Onu
ilginç kılan her şeyden önce etrafını saran tüm bu şartların alttan alta farkında
olması ve tüm bu farkındalığıyla birlikte oyunun kurallarına göre kusursuzca ve
soğukkanlı bir şekilde kendini konumlandırması. Yukarıda kısaca bahsettiğimiz
bu suç dünyasının bir iş dünyası; Jackie’nin de masanın kurallarına haiz bir iş
adamı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu dünyanın her bir aktörü yer ve
zamanı geldikçe hamlelerini yapmakta ve bu hamlelerin bazıları ise suç ile işin
sınır çizgilerini oluşturmaktadır. Jackie’nin görevi işte tamda bu kritik
çizginin gerektirdiklerini yapmaktır. Yaptıranlar dâhil tüm o masanın sakinleri
bu kritik çizginin tüm vicdani sorumluluğunun getirdiği kekremsi tadı
kaldıramıyor olmakla birlikte işlerinin kârından da ödün veremeyerek düşe kalka
ilerlerken Jackie tüm bu vicdani sorumluluğun kendi içinde ki muhakemelerini
yapmış ve yükünü omuzlarından atmış ilerlemektedir. Bu minvalde bakıldığında
onun ki ne alelade bir profesyonellik ne de bir psikopatın hastalıklı
soğukkanlılığı gibi gözükmektedir. Peki onu bu iki rolden ayıran tam olarak
nedir? Evet Jackie işini yaparken tam bir profesyoneldir. Tüm ihtimalleri
hesaplayıp, çıkan her türlü sorunu tecrübesi ve soğukkanlılığıyla
halletmektedir. Tüm profesyonelliği içinde bu adam işinin vicdani yönünü hiçbir
şekilde inkâr etmemektedir. Fakat filmin sonunda yaptığı konuşmada da
belirttiği gibi onun yükünü de hiçbir şekilde hissetmemektedir. Ancak bu duruşu
bir inkar ve kaçıştan ileri gelmemekte aksine zihinsel ve kalbi olarak tüm bu
kokuşmuş toplumun üzerine yapılmış gözlemlerle bu iş dünyasını bir suç dünyası
haline getiren o çizginin en pis görevini bulduğu cevaplarla kusursuz bir
şekilde yerine getirmektedir.
Jackie işinde oldukça titiz ve tecrübelidir |
Jackie bir psikopatta değildir çünkü
tüm bu karmaşık dünya sakinleri içinde hem onlarla hem diğer insanlarla
ilişkisi göz önüne alındığında en düzgün en dengeli duran kişide yine
Jackie’nin kendisidir. Filmin son sahnesinde avukatla yaptığı konuşmada (… Trying to be nice to you … Sure, I'm a nice
guy. I like to make things easy on people... do people favors now and then.)
kendisi de bunu dile getirmektedir. Örneğin diğer tetikçi Mickey her an kavga
çıkaracakmış gibi asabi bir ruh haliyle, sürekli içip taşkınlık yapma meyilyle
çevresindekilere tekin olmadığını hissettirirken Jackie öylesine dengelidir ki
hiçbir gereksiz ve aşırı hareketini göremezsiniz. Veya henüz bir yeni yetme
olan Russel neredeyse hiç ayık gezmemek de, işlerini el yordamıyla ve hep kıl
payı bir şansla halledip iğrenç kıyafetlerle etrafta dolanırken; “evet ben
toplum içinde sorunlu bir kıymığım” diye adeta bağırmaktadır.
Son kertede Jackie'nin kendini tam olarak açtığı kilit bir sahne |
Jackie işinde iyidir. İnsan ilişkilerinde de
öyle. Ne açıdan bakarsanız bakın konu mesleği olduğunda güvenebileceğiniz
“düzgün” biridir. Evet düzgün biridir; ama iyi bir insan değildir. Zaten bu
onun çokta umurunda gözükmemektedir. Örneğin hakikaten filmin belki de en naif
bir karakteri olan Johnny’i öldürürken ve öncesinde onu kandırırken eli yada
dili hiç titrememiştir.
Evet son kertede adamımız; içinde bulunduğu tüm
bu pisliğin farkında olan ve işini “kibarca” yapıp üzerine hiç kan
bulaştırmamaya çalışan sorumlu bir iş adamından başka bir şey değildir. Tıpkı
ilk sahnede ki yağmurlu havada, tekin olmayan o arazide, arabadan inip
paçalarına hiç çamur bulaştırmadan alabildiğince az ıslanmaya çalışarak
ilerleyen; yüzünü göremediğimiz siyahlar içinde ki adamımız gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder